Fehmi Koru: Anayasa Mahkemesi nihayet çıkış yaptı ama siyasilerin cenazeler üzerine kavgaları beni kara kara düşündürüyor

* Fehmi Koru

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) anayasada belirlenmiş yetkileri herkes tarafından erişilebilen kitapçığında durup dururken, Yargıtay’ın AYM kararlarının uygulanmamasını istemesi ve son bir kararına olumlu oy veren dokuz üyesi hakkında suç duyurusunda bulunması akıl alır bir şey değildi.

Ülkede aklın almadığı konular çok, bu da onlardan biri işte…

Yargıtay’ın bu karşı çıkışına AYM ilk önce sessiz kaldı; bütün yaptığı, yeniden başvuru üzerine, bu defa 11 üyeyle eski kararında ısrar etmesi oldu.

Dün yeni bir hamle daha yaptı AYM; bir basın açıklamasıyla anayasada yer alan yetkilerini herkese ve her kuruma hatırlattı. 

Hatırlatmanın özetini açıklamadan aktarıyorum: 

“Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması Anayasa’nın 153. maddesinin sözüyle açıkça çelişen, anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulama olmuştur.”

Bu hatırlatmanın muhatapları arasında Yargıtay ve kararını uygulamayan alt mahkeme olduğu gibi, başta MHP lideri Devlet Bahçeli olmak üzere bazı siyasiler de var.

Devlet Bahçeli hemen her grup konuşmasında AYM’yi hedef gösteriyor ve kapatılmasını talep ediyor.

Ne olacak şimdi?

Bekleyip göreceğiz.

Konuya ilişkin yazımda ve TV  yorumlarımda, kendimi AYM üyelerinin yerine koyup, anayasal yetkileri tanınmamakta ısrar edilirse, 2010 sonrasında mahkemeye görev olarak tevdi edilen bireysel başvurulara artık bakmama yoluna başvurmalarını beklediğimi bildirmiştim.

[Uyulmayacaksa neden zahmete katlanılsın. O durumda, başvuru yapacaklar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kapısına dayanır; AİHM’nin kararlarına da aldırılmadığı oluyor, ama olsun.]  

Umarım, iş, o noktaya kadar varmaz.

[Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin açıklamasının metnini bu yazının sonuna ekleyeceğim.]

ΩΩΩΩ

Teröre karşı mücadele bir şaşkınlık var gibi   

Terörün seçime gidilirken yeniden azması ve gencecik fidanların birbiri ardına hayatlarının kaybedilmesi ile başlayan yeni süreçte siyasilerin tavırlarındaki tuhaflık bilmiyorum sizlerin de dikkatini çekiyor mu?

Şehitlerin cenazeleri memleketlerinde toprağa verilmeden başlayan karşılıklı atışmalardan söz ediyorum.

Bir yandan “Teröre karşı topyekün karşı çıkmak” kalıbı kullanılarak herkesin tek cephede buluşması doğrultusunda çağrılar yapılıyor; bir yandan da teröre karşı mücadelede farklı yaklaşımlar bulunduğu üzerinden yürütülen politikalar kürsülere kadar tırmanıyor.

İktidar muhalefetin konuya duyarsız olduğunu vurgularken, muhalefet de iktidarın mücadeleyi yanlış yürüttüğünü ileri sürüyor.

Olabilir, taraflar arasında konulara yaklaşımda farklılıklar bulunabilir elbette; ancak bunun bir kavga havası içerisinde kürsülere taşınması bana çok ters geliyor.

Yapılması gereken, tarafların, farklılıklarını beyan etmekle birlikte, bunu daha alçak desibelde bir üslupla ifade etmeleri…

Bağırıp çağırarak yapılan tartışmalardan kimsenin galip çıkması mümkün değildir.

Haklı çıkmak için bağırmak gerekmez.

Günün ortamında şehit cenaze törenleri de birer mitinge dönüşüyor ve oralarda tahminde zorlanılmayacak olumsuz gelişmeler yaşanıyor.

Cumhur İttifakı’nın küçük ortağının liderinin, anamuhalefetin lideri için “Sokakta bile gezemez” diyebildiği bir siyasi ortam, yalnız muhalifler için değil iktidar için de ülkeyi yaşanılmaz hale getirme ihtimalini içinde barındırır.

Böyle bir Türkiye mi isteniyor yoksa?

ΩΩΩΩ

Anayasa Mahkemesi’nin, son kararına karşı verilen tepkilere cevabı:

 “Anayasa Mahkemesinin İhlal Kararının Uygulanmaması Nedeniyle Bireysel Başvuru Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 21/12/2023 tarihinde, Şerafettin Can Atalay (3) (B. No: 2023/99744) başvurusunda Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkı ile Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ve Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Kamuoyunda Gezi Parkı Davası olarak bilinen ceza davasının sanıklarından olan başvurucu, milletvekili seçilmesi nedeniyle yasama dokunulmazlığına sahip olduğunu belirterek Yargıtaydan durma kararı verilmesini ve tahliye edilmesini talep etmiştir. Başvurucunun bu talebi, işin esası bilahare incelenmek üzere reddedilmiştir. Başvurucunun bireysel başvuruda bulunması üzerine Anayasa Mahkemesi, başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. İhlal kararı kendisine gönderilen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi (ilk derece mahkemesi), kararına ilişkin herhangi bir kanun yolu zikretmeyerek başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararının Yargıtayca onanmasını gerekçe göstermek suretiyle dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay 3. Ceza Dairesine başvurucunun yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı yolunda bir mütalaa vermiş; söz konusu mütalaa başvurucuya tebliğ edilmemiştir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi “Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına” şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir. Başvurucunun bu karara yönelik itirazını inceleyen ilgili daire ise karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.

İddialar

Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle bireysel başvuru hakkı ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının; mahkûmiyet hükmünün infazına devam edilmesi nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereği yerine getirilmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarının yerine getirilmemesi, Anayasa’nın 153. maddesinin altıncı fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı hükmü ile çatışan bir durumdur. Kararlarının bağlayıcılığına ilişkin bu hüküm Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru kapsamında ihlal edildiğine karar verilen anayasal hak ve özgürlükler için de geçerli olan ek bir güvencedir. Öte yandan yeniden yargılama dosyası görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece görülerek Anayasa’nın 142. maddesinin amir hükmüne ve Anayasa’nın 37. maddesinde yer alan tabii hâkim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir.

Anayasa’nın 148. maddesinde, şartlarını yerine getiren herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakkı verilmiştir. Hiç kuşkusuz Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili bir şekilde uygulanması bireysel başvuru hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararların ihlal kararında tespit edildiği şekliyle icra edilmemesi de etkili başvuru hakkının özel bir türü olan bireysel başvuru hakkının açık ve ağır bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir. Bireysel başvuru kararlarının uygulanmaması Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmayı anlamsız hâle getirecektir. Nitekim tam da bu sebeplerle Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarına herhangi bir takdir yetkisi tanınmamış veya bu konuda bir istisnaya da yer verilmemiştir.

Öte yandan somut başvuruya konu yargılamada Anayasa Mahkemesi, ilk derece mahkemesini ilgili mahkeme olarak belirlediği için Yargıtayın 6216 sayılı Kanun kapsamında yeniden yargılama yetki ve görevi bulunmamaktadır. İhlal kararının gönderildiği ilk derece mahkemesi ise Anayasa Mahkemesinin kararı uyarınca önüne gelen dosyada yeniden yargılamayla ilgili görevini yerine getirmemiş; başvurucunun anayasal haklarını da gözeten bir yargılama yapmamıştır.

Kamu gücünün eylem, işlem ve ihmallerinin Anayasa’ya uygunluğunu kesin ve bağlayıcı olarak karara bağlama yetkisi münhasıran Anayasa Mahkemesine aittir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla bir temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine karar verdiğinde herhangi bir merciin bu kararın Anayasa’ya veya kanuna uygun olup olmadığını inceleme ve denetleme yetkisi bulunmamaktadır.

Anayasa ve kanunlar Anayasa Mahkemesi kararını yerine getirme yükümlülüğü altında olan kamu makamlarına ve somut olayda ilk derece mahkemesine dosyayı farklı bir yargı merciine gönderme yetkisi vermediği gibi herhangi bir yargısal makamı da Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını tartışma konusunda yetkilendirmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığı, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenleri kapsadığı gibi ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak merciin belirlenmesini de kapsar. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması Anayasa’nın 153. maddesinin sözüyle açıkça çelişen, anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulama olmuştur.

Sonuç olarak ilk derece mahkemesinin yetkisi dâhilindeki bir dosyayı Yargıtaya göndermesiyle başlayan, Yargıtayın da Anayasa hükümlerini gözardı ederek verdiği bir kararla şekillenen süreç Anayasa’nın sözüne açıkça aykırılık oluşturmuş ve neticede başvurucunun bireysel başvuru hakkı, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlaline yol açmıştır.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.”

* Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir