İsrail ile Filistinli gruplar arasında yaşanan çatışmalar tüm şiddetiyle devam ederken, Hamas ve İsrail güçleri arasında “kalıcı ateşkes” ve esir takasına ilişkin görüşmelerde son aşamaya gelindiği bildirildi.
Fransa’nın başkenti Paris‘te Katar, ABD, Mısır ve İsrail arasında gerçekleşen görüşmelerde, “iki aşamalı ateşkes” üzerine yoğunlaşıldığı bilgisi geldi.
Buna göre, ilk aşamada 35 günlük bir ateşkes yapılacak ve bu süreçte Hamas, 35 İsrailli esiri serbest bırakacak. Tel Aviv yönetimi ise her bir esir başına 150 Filistinli esiri serbest bırakacak. İkinci aşamada ise 10 ila 15 yıllık kalıcı ateşkes karşılığı tarafların tüm esirleri serbest bırakma üzerine çalıştığı kaydedildi.
Bu sırada, Hamas’ın İsrail’den, Mervan Barguti ve Ahmed Saadet gibi, Filistin siyasetinin önde gelen isimlerini bırakmasını talep ettiği, ancak İsrail’in bunu kabul etmediği bildirildi.
Peki, kimdir Ahmed Saadet ve Mervan Barguti?
MÜCADELEYE ADANMIŞ BİR ÖMÜR
Mervan Barguti, 1962 yılında Kobar köyünde doğdu.
Daha 15 yaşındayken, Yaser Arafat’ın lideri olduğu El Fetih hareketine katıldı. 18 yaşında, İsrail kolluk kuvvetleri tarafından tutuklandı ve liseyi cezaevinde bitirdi.
1983’de Birzeit Üniversitesi‘nde Siyasi Bilimler okudu, fakat öğrenci eylemlerinde liderlik rolü üstlendiği için lisans diplomasını alamadı.
1981’de hukukçu ve insan hakları aktivisti Fadva İbrahim ile evlendi. Bu evlilikten dört çocuğu oldu.
El Fetih’in Gençlik Kolu olan Şabiba’yı kurdu. İslamcı görüşe alternatif olarak kurulan, El Fetih’in silahlı kolu Tanzim’in lideri oldu.
“ABBAS’IN YERİNE GEÇEBİLİR…”
Filistin halkı tarafından ‘Filistinli Mandela’ olarak tanımlanan Mervan, El Fetih hareketinin mevcut lideri ve Filistin Cumhurbaşkanı Mahmut Abbas’ın yerine geçebilecek en güçlü aday olarak tanınıyor.
Mervan Barguti, Birinci İntifada sürecinde en önemli Filistinli liderlerden biri oldu. Ayaklanma sonrası, İsrail tarafından tutuklandı ve Ürdün’e sürüldü.
Barguti önderliğindeki Birinci İntifada, 1993’te İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında imzalanan Oslo Anlaşması’yla başarıya kavuştu. Yine bu anlaşmayla, Barguti sürgünden döndü.
Sürgünden hemen sonra FKÖ’de liderlik görevini üstlendi ve Batı Şeria Genel Sekteri olarak görev yaptı. Fakat Birinci İntifada’nın getirdiği barış, sadece 7 yıl sürdü.
İKİNCİ İNTİFADA VE SONRASI
2000 yılında İkinci İntifada’nın başlamasıyla Barguti, FKÖ’nün silahlı kanadı Tanzim’in lideri olarak direnişte büyük rol oynadı. İsrail üslerinin önünde eylemler düzenledi. Eylemler sırasında İsrailli sivillerin zarar görmemesine büyük özen gösterdi.
Ayaklanmalar sırasında, Filistin halkının verdiği büyük kayıplardan dolayı eylemleri artırma talimatı verdi. Batı Şeria ve Gazze’deki İsrailli yerleşimci ve askerleri hedef alan operasyonları yönetti. Hizbullah benzeri gruplar, İsrail içinde canlı bomba eylemlerini desteklerken, o Filistin’in, Filistin’de savunulması gerektiğini savundu.
Barguti’nin aracı 2001 yılında İsrail füzelerinin hedefi oldu. Saldırıdan sağ kurtulan Barguti, İsrail güçleri tarafından tutuklandı ve 2002’de mahkemeye çıkartıldı. Kendisine İsrail tarafından yöneltilen en büyük suçlama, Al Aksa Tugayları‘nın kurucusu olmaktı.
Barguti, tüm suçlamaları reddetti ve mahkemenin haksız ve hukuksuz olduğu konusunda ısrarcı oldu. Filistin mücadelesinde sivillerin öldürülmemesi gerektiğini savundu.
Mahkeme, Barguti’yi suçlu buldu ve onu 5 kere ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum etti.
“FKÖ YOZLAŞTI” DEDİ, İSTİFA ETTİ
Tutukluluğu sırasında FKÖ’den, partinin yozlaştığını gerekçe göstererek ayrıldığını duyurdu ve 2005’te Şabiba’nın eski üyeleriyle “Gelecek” partisini kurdu.
2006’da Mahkumların Milli Uzlaşma Mektubu’na imza attı. Görüş ayırmaksızın tüm Filistin’li siyasi grupların tek bir çatı altında birleşmesi fikrini destekledi. 2017’de Filistin’li mahkumların haklarını savunmak için açlık grevine girdi.
FİLİSTİN’İN SOL YUMRUĞU
Ahmed Saadet, 1953’te Batı Şeria’daki Al-Bire’de doğdu.
1969’da, George Habash’ın önderlik ettiği Filistin Halkının Kurtuluş Cephesi’ne (FHKC) katıldı. 1975’te UNRWA Öğretmen Okulunda matematik öğretmenliğini bitirdi. Öğrenciliği boyunca siyasi olarak aktif oldu.
Öğrenciyken, sevgilisi Abla ile evlendi, dört çocukları oldu.
2001’de örgütün eski lideri Ebu Ali Mustafa’nın İsrail tarafından öldürülmesi sonrası örgütte liderlik rolünü üstlendi. İkinci İntifada sırasında, dönemin İsrail Turizm Bakanı Rehavam Ze’evi’ye yönelik suikastı yönetmesiyle adını duyurdu.
Hayatı hapislerde geçmiş bir devrimci olan Saadet. 30 yıl hapse mahkum edilmeden önce de aralıklarla toplamda 11 yılını hapishanelerde geçirdi.
Düzenli olarak siyasi faaliyetler yürüttüğü için İsrail tarafından hayatı boyunca takip edildi.
HAPİSHANE BASKINI
Dönemin İsrail turizm bakanı Ze’evi’nin, Kudüs’teki Hyatt Otel’in önünde, FHKC militanı Hamdi Kuran tarafından vurulmasının ardından İsrail’in baş hedefi oldu.
ABD ve Birleşik Krallık ile anlaşan İsrail, başta Ahmed Saadet ve arkadaşlarının Filistin’de yargılanmasına izin verdiğini belirtti. Fakat 2006 yılında, İngiliz ve Amerikan gözlemcilerin Filistin’den çekilmesiyle, İsrail askerleri Filistin’deki Eriha hapishanesini bastı ve Ahmed Saadet ile üç arkadaşını 10 saat süren bir çatışmanın ardından İsrail’e kaçırdı.
2008 yılında, İsrail’de yeniden yargılanan Saadet, “silahlı terör örgütü yönetmek” suçundan 30 yıl hapse çarptırıldı. Karara itiraz eden Saadet, “mahkemeyi tanımadığını” söyledi.
2008 ila 2010 yılları arasında, Saadet’in örgütü hapishaneden yönettiğini savunan Tel-Aviv yönetimi, tecrit koşullarını sıkılaştırdı. Saadet, hapishanedeki durumun iyice kötüleşmesiyle, diğer mahkumlarla birlikte açlık grevine girdi. 2011’de hücre hapsinin bitişiyle açlık grevini bıraktı.
“TEK YOL, ‘TEK DEVLETLİ’ ÇÖZÜM”
İki devletli çözüme inanmadığını birçok röportajında dile getiren Saadet, 2006 yılında verdiği röportajda, “İsrail ve Filistin halkı arasındaki tarihi ihtilafın uygulanabilir tek çözümü, 1948’den önce var olan tarihi Filistin topraklarında tek bir demokratik devletin kurulmasıdır” ifadelerini kullandı.
Saadet, Hamas ile aynı ideolojik tabandan gelmemesine karşın, Filistin’in geleceği için ittifak yapılabileceğini savunuyor. Bunu da şu sözlerle ifade ediyor:
“Hamas ile ittifaktan korkmuyoruz. İşgale karşı ulusal bir cephe oluşturmak için diğer Filistinli örgütlerle de ittifak yapmalıyız. Gerçek bir ulusal hükümete ihtiyacımız var.”